The Pacific: 2. Dünya Savaşı'nın en uzak cephesi

Büyük Okyanus’ta bir adada kendini bulan bir grup insan, uzaktan görünen siyah duman ve adanın gizemleriyle başa çıkmaya çalışırken, bir yandan da büyük bir savaşa hazırlanıyor. ‘Lost’tan söz etmiyoruz. Cnbc-e’de Pazar akşamları oynayan mini dizi ‘The Pacific,’ 2. Dünya Savaşı’nın Pasifik Okyanusu cephelerini üç askerin kişisel öyküsüyle anlatıyor


Magellan, kendi ismini taşıyan boğazı geçip de Büyük Okyanus’la karşılaştığında aniden yok olan fırtınalardan ve uçsuz bucaksız sakin bir denizden etkilenerek bu okyanusa Portekizce ‘sakin’ anlamına gelen ‘pacifico’ ismini yakıştırmış. Amerikan dizilerinin sıkı takipçileri, bilgisayarlarımızın ekran koruyucularından iyi tanıdığımız bu sakin suları işgal eden adalar için pek de aynı şeyi söyleyemiyorlar.

Altı yıldır toplu bilincimizi çorbaya çeviren Lost’un adası, dünyadaki karalardan daha büyük olan Pasifik Okyanusu’nun bir yerlerinde kafasına göre gezinip duruyor ve üzerinde yaşayanları terörize etmeye devam ediyor. Dizimax’ten cnbc-e’ye geçiş yaparsak, Amerika’yla beraber burada da gösterime giren bir başka dizi daha bu okyanustaki adaların nasıl birer cehenneme dönüşebileceğini gösteriyor.


Televizyon dizisi kavramını sonsuza kadar değiştiren Amerikan kablo kanalı HBO ve Steven Spielberg bir kez daha bir araya geliyor ve 2001 yapımlı mini dizi Band of Brothers’dan sonra bir başka 2. Dünya Savaşı konulu mini diziyi televizyonlarımıza taşıyorlar. The Pacific’te savaş, artık her ayrıntısına vakıf olduğumuz Avrupa cephelerinden uzaklaşıyor ve özellikle bizlere çok uzak olan Pasifik Okyanusu’nun adalarına kayıyor.

Avrupa ve Amerika’ya küskün Japonya, Pasifik Okyanusu’nda saldırgan ve küstah bir şekilde önüne gelen yeri işgal etmeye başlıyor. İmparatorluk’un giderek büyümesinin verdiği gazla, Japonlar 7 Aralık 1941 tarihinde Hawaii limanlarından Pearl Harbor’a saldırınca durum değişiyor. Amerika, halkının, özellikle de genç erkeklerinin milliyeçi damarlarını sıkıca bileyip, askerlerini Büyük Okyanus’a doğru yıllarca sürecek bir yolculuğa gönderiyor.

Amerikan Deniz Piyade Tümeni, adını bile telaffuz edemedikleri Guadalcanal isimli bir adaya çıkarma yapıyorlar. Savaş burada da bitmiyor. Amerikan askerleri, üç yıl boyunca, Odysseus’un evine dönmek için yaptığı zorlu yolculuğun benzerini Pasifik Adaları’nda yaşıyorlar. Guadalcanal, Makin, Tarawa, Gloucester Burnu, Peleliu, Okinawa ve Iwo Jima’ya geçekleştirdikleri çıkarmalar, atom bombalarıyla savaş sona erene kadar devam ediyor.


Bu sahil Normandiya’ya benzemez

The Pacific, üç kahramanının savaş öncesi Amerika’daki hayatlarından görüntülerle başlıyor ve sonrasında Guadalcanal adasına yaptıkları çıkarma sahnesiyle kahramanlarımızla beraber bizler de savaşa giriyoruz. Saving Private Ryan'ın ilk sahnelerindeki tüyler ürperten Normandiya Çıkarması’na benzer sahneler beklerken, ada kıyılarında şaşırtıcı bir dinginlikle karşılaşıyoruz.

Daha dizinin ilk dakikalarından, The Pacific popüler kültürden alışık olduğumuz Avrupa savaşlarından farklı bir tür savaşı izleyeceğimizin altını çiziyor. Amerikalılar, Japonlar’ın kendine özgü milliyetçilikleri ve gerilla taktiklerini anlamaya çalışırken, bir yandan da bilmedikleri bir doğada buluyorlar kendilerini.


The Pacific, Er Ryan’ı Kurtarmak ya da Band of Brothers’dan farklı bir şekilde, birlik, beraberlik, ortak hareket etmeye odaklanmak yerine kişisel öykülerle savaşı kafası karışık genç adamların bakış açılarına indiriyor. 10 saatte üç yılı anlatacak olan mini dizi, üç askerin savaşla yaşadıkları dönüşüme odaklanıyor. Robert Leckie, kendini önemseyen, idealist bir yazar adayıyken gördükleriyle başka bir insana dönüşüyor. Askerliği kimliğinin bir parçası olarak algılayan John Basilone, madalyayla evine dönerek savaş bonoları pazarlamaya zorlanıyor. Kalp rahatsızlığından dolayı askere gitmemesi gereken Eugene Sledge ise ne yapıp edip orduya katılıyor ve bu hareketi, idealizminin çöküşünü başlatıyor.

Spielberg ve Tom Hanks’in yapımcılığını üstlendikleri ve 250 milyon dolarlık bir bütçeyi tüketen The Pacific, savaşın etkilerini ve anlamsızlığını özen gösterdiği karakterlerinin dönüşümüyle anlatmaya çalışıyor. Savaşa, özellikle de 2. Dünya Savaşı’na dair, sinema ve televizyonda söylenmemiş söz kalmadığını düşünenlerdenseniz, siz de haklısınız. Savaşın, Büyük Okyanus cephesi hakkında bir şeyler öğrenme niyetiyle ekran karşısına geçecekseniz de, Clint Eastwood’un arka arkaya çektiği Flags of Our Fathers ve Letters from Iwo Jima gayet bilgilendirici olduğunu da hatırlatalım.

25 Nisan 2010'da Akşam Pazar'da yayımlandı.

0 yorum:

Related Posts with Thumbnails