İtalyan-Türk ortak yapımı yönetmenimiz Ferzan Özpetek’in ilk filmi olma gibi önemli bir özelliği olan Hamam’ı, Türkiye’de ve dünyanın çeşitli yerlerinde iyi niyetli sinemaseverlerin Özpetek’i bağrına bastığı film olarak da hatırlayabiliriz. Istanbul’a, geleneklerimize ve arkadaşlık-cinsellik arasında dolaşan erkekler arası yakınlığa, hem Batı’dan hem de buradan bakan, iki tarafa da haksızlık etmemeye çalıştığı için kafası karışık bir film olan Hamam, bir yandan da Özpetek’in en samimi filmi olarak karşımıza çıkmıştı 10 yıl önce.
İtalya’daki üst sınıf hayatını ve evliliğini kötü bir klişe olarak yaşayan Francesco’nun hayatı, Istanbul’da yaşayan teyzesinin ölüm haberiyle kökten değişir. Endamı yerinde, yakışıklı Francesco (Oyuncu Vittorio Gassman’ın oğlu Alessandro Gassman), yoğun tempolu mimarlık işini ve karısı Marta’yı bırakarak Istanbul’a gider. Teyzesinin öldüğü güne kadar yaşadığı orta sınıf (yok olmaya yüz tutmuş, gerçek anlamda orta sınıf) bir ailenin yanına misafir olur. Tatlılığı da, sertliği de duruma göre artan baba Osman (Halil Ergün), dırdırcı ve bir yandan da kendini ailesine feda etmiş anne Perran (Şerif Sezer), günümüzde yaşasaydı türban giyme olasılığı yüksek üniversite öğrencisi Füsun (genç bir Başak Köklükaya) ve aseksüel kimliğiyle filmin tonunu başından tanımlayan Memo (parlak bir Mehmet Günsür), hala bozulmamış bir Türk misafirperverliğiyle, Madam’ın yeğenine kapılarını sonuna kadar açarlar.
Madam’ın sahip olduğu tarihi hamamın satış işlemlerinin uzaması, Francesco’nun ailenin yanında daha fazla misafir olmasını ve kendini İstanbul’un büyüsüne kaptırmasına neden olur. Uzayan İstanbul gezisi Francesco’nun hayat ritminin yavaşlamasına ve de kendi içinde bir yolculuğa atlamasına ön ayak olur. Evde bulduğu, teyzesi tarafından yüzyıl başında yazılmış mektuplar da bu yolculuğun tuzu biberi olur. İstanbul’un, zamanında teyzesini de benzer bir şekilde etkilediğini görür. Şu anda yıkıntı olan hamam ise teyzesinin bu dünyaya açılan penceresi olmuştur. İstanbul’a ve erkekler arasındaki özel bağa duyduğu hayranlığı anlatan mektuplar ve “Buharın bedenle beraber gelenekleri de gevşettiği” hamama övgüler, Francesco’yu hamamı restore etme kararına götürür. Yavaşlayan hayat, içinde yeni bir şeyler uyandıran bu şehir ve Memo’yla daha önce bilmediği yeni bir yakınlık, Francesco’yu da giderek gevşetmeye başlar.
Ferzan Özpetek, geleneklerimizi ve Istanbul’u kimi zaman fazla belgesel havasıyla ve bir Batılı’nın Türkiye’ye bakışıyla anlatıyor. Film boyunca araya serpiştirilmiş vapur gezisi, Türk sofrası, sünnet düğünü, kahve falı seremonisi, kıraathanede tavla oynama, dansözlü gece mekanı, yolcunun arkasından su dökme gibi sahneler kimi zaman filmin akışından kopuk, özellikle Türk seyirciyi filmden uzaklaştıran sahneler olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle kadınlar arası mahalle diyalogları klişeyle karikatür arasında gidip geliyor ve yönetmen adına utandığımız sahnelere dönüşüyor.
Filmin merkezindeki hamam ise, kaybolmuş ya da yeraltına itilmiş bir kültürün sembolü olarak, film boyunca sağlam bir şekilde duruyor. Yalnız erkekler arası yakınlığın kurtarılmış bölgesi olarak değil, aynı zamanda da çökmüş bir imparatorluğun ve de hızla değişen bir toplumun sembolü olduğunu, film boyunca bize hatırlatıyor.
Francesco ve Memo’nun yakınlığı ise filmin en şaşırtıcı ve gerçekçi hikayesi. Eşcinsel yakınlık, eşcinsel filmlerde alışık olduğumuz üzere, heteroseksüelliğin antitezi olarak sunulmuyor. İki erkeğin yakınlığı, cinsiyetlerin birbirlerinden uzak büyütüldüğü bir toplumda, iletişim, sevgi ve dokunmanın farklı bir şekilde dışavurumu olarak büyüyor. Hamam, iki erkeğin ilişkisini bir yere oturtmaya, bir şekilde tanımlamaya çalışmıyor. İkilinin kamusal erkek alanlarında büyüyen yakınlığı (kıraathane, maç ve de hamam) ve kadınlar hakkında iğreti erkek çocuğu sohbetleri, bildiğimiz anlamda ilişki tanımlarından bağımsız bir erotizme ortam yaratıyor.
Hamam, resmi tarih ve baskıcı geleneklerin altında sıkışmış bir kültüre pencere açarken, mekan olarak hamama erotizm yüklü, cinsellikle barışık kimliğini yeniden kazandırıyor.
Ekim 2008'de Total Film'de yayımlandı.
0 yorum:
Post a Comment