Pop kültürden Melek ve Kral geçti


Geçtiğimiz hafta, popüler kültür tarihinden bir kırmızı mayo, bir de kırmızı mont geçti. Farrah Fawcett ve Michael Jackson, hayatlarımıza poster ve video klip kavramlarını soktuktan yıllar sonra, aynı gün hayata veda ettiler


Geçtiğimiz hafta garip bir şekilde, popüler kültürde 1960’lar, 70’ler ve 80’leri tanımlayan üç ismin ölümüne tanık olduk. Kendisini buralarda çok tanımasak da, Amerika’da televizyonun şekillendiği 1960’ların en büyük televizyon kişiliklerinden Ed McMahon’ın ölümüyle başlayan hafta, Charlie’nin en hakiki Melek’i Farrah Fawcett ve çöküşünü yıllardır garip bir şaşkınlık ve hüzünle izlediğimiz Michael Jackson’ın ölüm haberleriyle, popüler kültürün talihsiz haftalarınan birisi olarak tarihe yazıldı.

Hayatları, ölümleri ve popüler kültürdeki özel konumları hakkında önümüzdeki yıllar çok şey okuyup, izleyeceğimiz Farrah Fawcett ve Michael Jackson’ın ölümleri, adrenalinimizi yükselten ünlü ölümlerinden daha farklı birer anlam taşıyor aslında. Klişe bir tabir olsa da, iki ismin ölümü de “Bir dönem kapandı” sözüne cuk diye oturuyor. 1950’lerde Elvis ve televizyonla beraber modern hayatın en önemli parçalarından birisine dönüşen popüler kültür, hızla değişen iletişim teknolojileri ve sosyal değerlerle beraber takip etmesi giderek güçleşen bir rol oynuyor hayatlarımızda.

Popüler kültürün makul bir hızla şekillendiği, yaşamımıza kalıcı anlamlar getirdiği, popüler olanı anlama biçimimizin taşlarını oluşturduğu dönemlere artık mazi diyoruz. Giderek nostalji kimliğine bürünen bu yapıtaşları arasında Farrah Fawcett (ya da bizdeki adıyla Farah Foşet) ve Michael Jackson’ın gerçekten çok özel bir konumu bulunuyor.


Farrah Fawcett ve Michael Jackson, gençlik denen yaşam enerjisini besleyen iki önemli kavramı hayatımıza sokan isimler olarak bizler için ayrı birer önem taşıyorlar: 21. yüzyılın ikonlarını/tanrılarını yatak odalarımıza taşıyan poster ve müzikle görüntünün büyüleyici birleşimini evlerimize taşıyan video klip.



Kırmızı mayo ve kırmızı mont

Farrah Fawcett, henüz kendisini Charlie’nin Melekleri’nden birisi olarak tanımadığımız 1970’lerin ortasında Life dergisi için bir poz veriyor. Kırmızı mayosu, dağınık sarı saçları, kamerayla flört eden kısık gözleri ve tüm dişlerini ortaya çıkartan çekici gülüşüyle, yıllar boyu hafızalarımızdan çıkmayacak bir görüntüyü de popüler kültür tarihine hediye ediyor. O resim postere dönüşüyor, 1970’lerde milyonlarca erkek çocuğunun duvarlarının ve hayallerinin baş köşesinde yerini alıyor.

Poster tüm dünyada öyle bir yankı uyandırıyor ki, efsanevi televizyon yapımcısı Aaron Spelling, üçüncü Meleği’nin Farrah Fawcett olacağını açıklıyor. Melek Jill Munroe rolüyle dizide yalnızca bir sezon kalan Fawcett, gene de en çok akılda kalan Melek oluyor. Kariyeri inişler çıkışlar yaşıyor, istediği başarıyı hiç bir zaman tam olarak yakalıyamıyor ve Farrah Fawcett, o kırmızı mayo içinde hınzırca gülen kadın görüntüsüyle beyinlerimize kazınarak hayata veda ediyor.

Televizyonun hayatımızdaki uyarıcı fakat kısıtlı varlığına alıştığımız 1980’lerde ise tüm dünya müzik ve görüntünün sürpriz evliliğiyle yeni bir çağa geçiyor. Kanal değiştirebildiğimiz yepyeni bir televizyon anlayışına geçerken, MTV denilen bir kanal popüler kültüre ‘merhaba’ diyor. 11 yaşından beri müzik dünyasının içinde olan Michael Jackson, 1982 yılında çıkardığı solo albümü Thriller’la pop müziğin şeklini değiştiriyor. Müzikteki beyaz ve siyah ayrımının sınırlarıyla oynuyor, bizleri Beat It, Billie Jean gibi şarkılarla tanıştırıyor, ama en önemlisi şarkısına kısa bir film çekiyor.

Farrah Fawcett’in kırmızı mayosundan on yıl sonra, Jackson’ın kırmızı deri montuyla Thriller şarkısını söylemesini, inanılmaz bir şekilde dans etmesini, dahası arkasında bir dolu insanın kendisiyle aynı figürleri mükemmel bir şekilde yapmalarını ve Michael Jackson’ın klibin sonunda bir kurt adama dönüşmesini izliyoruz. 1960’larda dünyanın tanıdığı en küçük Jackson birader kurt adama dönüşüyor ve pop müziğe yaklaşımımız da sonsuza kadar değişiyor. Ne çocuk tacizi skandalları, ne de yıllar içerisinde ucubeye dönüşen görüntü, Pop’un Kralı’nı kırmızı montuyla dans ederken gördüğümüz o ilk anın heyecanına gölge düşeremeyecek.


Michael Jackson’ı nasıl hatırlayacağız?

Pop Kralı’nın hafızalarımıza sonsuza kadar kazınacak Top 10 anı
10. Michael Jackson dendiğinde aklımıza 1980’ler gelse de, küçük Michael müzik kariyerine 1960’ların sonunda Jackson biraderlerin kurdukları grubun en ufak elemanı olarak başlar. Daha ilk single’ları I Want You Back ile, küçük karizma Michael abilerini gölgede bırakmayı başarır.

9. Çocuk tacizi suçlamaları sonrası kendini temize çekmek isteyen Michael, 2003 yılında Prenses Diana’nın meşhur röportajcısı Martin Bashir’in programına çıkar ve bir erkek çocukla yan yana uyumanın “ne kadar güzel ve hoş” olduğundan bahseder ve hayatının sonuna kadar da pirincin taşını ayıklamaya çalışır.

8. 1996 MTV Müzik Ödülleri’nde The Earth Song şarkısını söylerken sahneye Pulp grubunun solisti Jarvis Cocker atlar ve Michael Jackson’ın kendini fazla ciddiye almasını abartılı bir İngiliz mizah anlayışıyla eleştirir. Michael, bu espriden nefret eder.

7. Yakın zamanda, Michael’ın efsanevi ev/müze/luna park karışımı sarayı Neverland’deki eşyaları açık arttırmayla satılır. Time dergisi, Michael’ın eşyalarının “8 yaşında bir kız çocuğunun zevkinde” olduğunu yazar.

6. Michael, 1993 yılında en samimi röportajını Oprah’ya verir. Küçükken yaşadığı tacizlerden, kardeşleriyle ilişkisi ile Elizabeth Taylor ve Diana Ross hayranlığına kadar, Michael’ı her konuda konuşturmayı başaran Oprah, inandırıcı olmasa da derisinin değişen rengi konusunda bir cevap almayı da başarır.

5. Thriller albümü ve bu albümdeki şarkıların klibiyle pop müziğin tanımlarını değiştiren Michael, video klip anlayışında bir kez daha devrim yaratır ve Black or White şarkısına, Ana Haberler’de gösterilen bir klip yapar.

4. 2005 yılında Michael Jackson’ın 12 yaşında bir erkek çocuğu taciz ettiği suçlamaları gelir ve Michael’ın zaten sağlam olmayan psikolojisini ölene kadar bozacak ve 5 yıl sürecek dava başlar.

3. Pop’un Kralı, popüler kültürün bir başka kraliyet ailesinden gelin alır. Elvis’in kızı Lisa Marie’yle evlenen Michael, taze gelini 1994 MTV Müzik Ödülleri’nde herkesi şaşırtan bir öpücükle hayatına kabul eder.

2. 2002 yılnda, Berlin’de kaldığı otel odasının balkonundan oğlu Prince Michael II’yi aşağı sarkıtır. Dünyanın her yerindeki anne ve babalar deliye dönerler.

1. Tabii ki de, dünyanın en çok satan albümü Thriller’ın aynı adlı ilk şarkısının video klibini gördüğümüz an. Müzik ve video kavramlarının birleşebileceği heyecanını, Michael’ın kırmızı montlu bir kurt adama dönüşmesiyle beraber yaşarız.

28 Haziran 2009 tarihinde Akşam Cumartesi'de yayımlandı.

Pop kültür babalarına: Babalar Gününüz kutlu olsun

Ebediyen Anneler Günü’nün gölgesinde kalmaya mahkum bu ezik ve mahzun günde, geçen sene pop kültüre damgasını vuran babaları hatırlıyor ve bu her biri birbirinden değerli babanın Babalar Günü’nü kutluyoruz.


En içimizi burkan baba: Heath Ledger

Batı tıbbının geldiği feci durumu ibret öyküsüne dönüştüren ölümünden bir buçuk yıl geçti. Geçen yaz, The Dark Knight’ta sosyopatlık ve psikopatlığa ayrı bir karizma getirişini izledik. Geçen kış da, Joker rolüyle hakketiği Oscar’ı, Ledger ailesinin sinirlerimizi bozacak kadar metanetli bir şekilde kabul etmesine tanık olduk.

Heath Ledger’in ölümü sonrası karşımıza çıkan tüm True Hollywood Story-vari haberlerde eski karısı Michelle Williams ve kızı Matilda Rose’a pek fazla rastlayamadık. Williams’ın kendisini ve kızını medya patırtısından uzak tutma gayretlerini takdir ediyor, Matilda’nın Lisa Marie Presley’e dönüşmeyeceğini umuyoruz.

En büyük dileğimiz, zamanı gelip de Brokeback Mountain, Candy ve The Dark Knight’ı izlediğinde, Matilda’nın da reçeteli ilaçlara bulaşmaması.


TV’nin gözümüzü ve gönlümüzü açan, ‘eye candy’ babaları
Don Draper (Mad Men): 1950’lerin sonunda Amerikan banliyösünde yaşıyorsun ve baban New York’ta reklam dünyasının en popüler isimlerinden birisi. Hem mesafeli, hem şefkatli. Hele bir de o sigarayı tüttürüşü yok mu? Kızı Sally’nin hayatı boyunca babasına benzeyen bir erkek arayacağını, bulamayınca da 70’lerin azılı feministlerinden birisi olacağını tahmin ediyoruz. Kimbilir belki Gloria Steinem gibi, aradığı aşkı 60’ından sonra bulur.

Rufus Humphrey (Gossip Girl): Sen hem unutulmuş bir rock yıldızı olacaksın, hem iki ergen çocuğunu tek başına büyüteceksin, hem de New York’un zenginleri arasında ezilmeden yolunu bulmaya çalışacaksın. Dan ve Jenny’nin babası Rufus’a her geçen gün saygımız artarken, o ahenkle dans eden saçların formülünü de ciddi bir şekilde merak ediyoruz. Rufus ve Lily’nin gençliklerini anlatan dizinin başlamadan sona ermesi de ayrıca bir içimizi sızlatıyor.


Sawyer (Lost): Televizyon ve baba dendiğinde ilk aklımıza gelen isimlerden birisi olmamasına karşın, kendisi teknik olarak bir baba olduğu için Sawyer'ı hemencecik listemize ekliyoruz. 5. sezonun ilk bölümlerinde mütemadiyen üstsüz dolaşması ve bağlılık problemlerini çözmüş, etkileyici bir sevgiliye dönüşmesini izlediğimiz Sawyer’ın Clementine’e mükemmel bir baba olacağını tahmin edebiliyoruz.


En şanslı baba: Lost’un çekik gözlü doktoru

Yıllar içerisinde Marvin Candle, Mark Wickmund, Edgar Halliwax ve Pierre Chang gibi değişik isimlerle tanıdığımız, P Diddy’den daha çok isim değiştiren Lost’un çekik gözlü doktorunu bu senenin en şanslı babası seçiyoruz. Doktor Pierre Chang, oğlu Miles’ın hem bebekliğini, hem de suratsız bir adama dönüşmüş hallerini birkaç dakika arayla görerek, şanslı bir baba ve tüm parasını terapiye yatırmış bir adam olarak ölecek (Tabii henüz ölmediyse). Bebek Miles’ı adadan kurtarabilirse, ilk iş oğlunu basket kursuna yazdıracağını tahmin ediyoruz.


Babalar ve böbrekler


Amerikan pop kültürü, ‘böbrek yetmezliği yaşayan baba’ motifini bulduğundan beri arızalı baba-çocuk ilişkilerinde başka bir metafora gerek kalmadığını uzun süre önce keşfetti. Birkaç yıl önce diyaliz makinasındaki babasının, nasıl Locke’un hayatının içine ettiğini izlemiştik.

Bu sene de, yıllar sonra gerçek babasının kim olduğunu öğrenen 30 Rock’ın deli patronu Jack Donaghy benzer bir böbrek sorunsalıyla karşılştı. ‘Böbrek dilemma’sı Tina Fey’in kaleminden çıkınca da, sezon ‘We are the World’-vari Kidney Now yardım şarkısıyla sona erdi. Cyndi Lauper, Sherly Crow, Elvis Costello ve Norah Jones, Jack’in babasına böbrek bulmayı başaramazsa, bunu yalnızca Michael Jackson’ın eksikliğine bağlayabiliriz.







Babalar (ve büyükbabalar) için geliyor: Top 5 baba şarkısı

Grandfather - Stephen Lynch
Father’s Son - Tori Amos
Papa Don’t Preach -
Madonna
Father and Son - Johnny Cash & Fiona Apple
Kill the Father - Kristeen Young


TV’nin en ‘cool’ babası:
Veronica Mars'ı ve babasını çok özlüyoruz





Related Posts with Thumbnails