Royal wedding: Long live the social media

Nobody can say the British royal family isn't keeping up with the times. With an official website, Facebook and Flickr pages, Twitter account and YouTube channel, the royal family has used social media to its advantage in publicizing the much-hyped wedding of Prince William and Kate Middleton. There is one mention of the nuptials every 10 seconds

When Prince Charles and Lady Diana Spencer married in 1981, 750 million people around the world tuned in to watch the fairytale wedding, which eventually did not have a very happy ending. Fast forward 30 years to Friday and Prince William, the son of the late Diana, Princess of Wales, is getting married to Kate Middleton in a much publicized ceremony.

A fairytale princess, a fashion icon and a heart-broken single mother, Diana was the embodiment of her age at the turn of the century. Sadly, her death was also very much in tune with her age when a group of paparazzi on motorbikes hunted her down in Paris.

It is no surprise that her son William is following in her mother’s footsteps, working popular culture to his advantage whenever he can. He is the president of the England Football Association and organized a concert with his brother Prince Harry in 2007 for what would have been Diana’s 46th birthday, gathering such stars at Wembley Stadium like Sir Elton John, Kanye West and Andrea Bocelli.

Click here for full article (Hürriyet Daily News)

Two men, a young woman and Ankara

In his second feature ‘Bizim Büyük Çaresizliğimiz’ (Our Grand Despair), director Seyfi Teoman takes the capital city of Ankara as a central character and asks the city to heal the wounds of a delicate relationship among three people

Ankara is not the average go-to city when you want to make a film about the urban middle class, the people of big cities in Turkey. The capital city is much bigger and more populated than most European cities. But for the Istanbul elite, Ankara still is a small town with no hint of the chaos that drives Istanbul and inspires artists of all kinds.

That is why it was not a big surprise when Ankara was featured as the antithesis to Istanbul a couple of months ago in director Ömer Faruk Sorak’s Aşk Tesadüfleri Sever (Love Likes Coincidences). It was also no surprise when one of the characters said, “Have you seen anyone who moved to Istanbul, go back to Ankara?”

Click here for full article (Hürriyet Daily News)

Gelin ve damat şerefine İngiltere sokaklarında bayram

İngiltere’de neredeyse yüzyıllık bir gelenek olan sokak partileri, kraliyet düğününe hazırlanıyor. İngiltere’nin her köşesinde, toplam 5500 yerde insanlar sokaklarını bir günlüğüne parti mekanlarına dönüştürecekler…

Kraliyet düğününe birkaç gün kala saray ayrı bir telaş yaşarken, İngiltere’nin dört bir yanı da kendi partilerine hazırlanıyor. Özel günleri bahane edip, kendi mahallelerini parti mekanına dönüştürmek İngilizler için yüzyıllık bir gelenek. Birinci Dünya Savaşı sonrası Barış Çayları olarak başlayan, moral yükseltmek için düzenlenen sokak sosyalleşmeleri zaman içerisinde sokak partilerine dönüşmüş.

Devlet içerisinde kendi birimi olan, web sitesinde parti planlama tüyolarından sokakların kapanması için özel izin formlarına her türlü ayrıntıyı bulabileceğiniz sokak partileri, bu sefer de Prens William ve Kate Middleton’ın şerefine mahalle sakinlerini sokaklara taşıyor.

Yazının devamı British Council Blog'da

Kraliyet ailesi kitaplık raflarında

Kapsamlı araştırmaları, kraliyet ailesinin yakın çevresine sızmaları (hatta Prenses Diana’nın da katkıda bulunması) ile basıldıkları zaman ortalığı karıştıran, İngiliz kraliyet ailesiyle ilgili beş kitap…

The Royals – Kitty Kelley
Frank Sinatra ve Oprah biyografileriyle ortalığı karıştıran yazar Kelley, 1997 yılında İngiliz kraliyet ailesiyle ilgili yazdığı kapsamlı araştırmasıyla da zamanında birilerini epeyi bir kızdırmıştı. Kral V. George’dan günümüze Windsor hanedanını kraliyet araştırmacıları ile Prens Charles, Prens Philip ve Prenses Margaret’in yakın çevresiyle yaptığı görüşmelerle ayrıntılandıran Kelley’nin kitabı yeni eklemelerle 2010 yılında yeniden piyasaya çıktı.

Diana: Her True Story – In Her Own Words – Andrew Morton
Prenses Diana ve Prens Charles’ın evlilik problemlerini ve Diana’nın kraliyet ailesindeki mutsuzluğunu tüm ayrıntılarıyla anlatan kitap, 1992 yılında piyasaya çıktıktan sonra çiftin boşanmalarını da tetiklemişti. Diana’nın ölümünden sonra Morton, asıl kaynağının Diana’nın kendisi olduğunu açıklamış ve kitabı Diana’nın kendi yorumlarını da ekleyerek yeniden çıkarmıştı.

Yazının devamı British Council Blog'da

Dijital düğün: Kraliyet ailesi değişen iletişim çağında

Facebook sayfasını ‘beğen’in, iPhone uygulamasını indirin, fotoğraflara Flickr’dan bakın. Kraliyet düğünü dijital medyada…

Çoğu zaman çağın gerisinde kalmakla ve geleneksel kimliklerine sıkı sıkıya sarılmakla suçlanan İngiliz kraliyet ailesi, Prens William ve Kate Middleton’ın düğününü fırsat bilip, yeni medya araçlarına dört bir koldan sarılmış durumda. Düğünün web sitesi, Facebook sayfası, Twitter mesajlarıyla beraber, resmi olmayan iPhone uygulaması ve Google Earth düğün sürprizi de teknolojiyle popüler kültürü karıştırmayı sevenlere.

Kraliyet düğünü resmi olarak sosyal medyada

Yaklaşan kraliyet düğünüyle ilgili tüm ayrıntıları resmi web sitesi The Royal Wedding’den takip edebilirsiniz. Prens William ve Kate Middleton’a hediye vermek isteyenlerin ulaşabilecekleri yardım derneklerinin listesi, dünyanın çeşitli ülkelerinde çift için yapılanlar, düğün töreniyle ilgili tüm ayrıntılar, videolar ve fotoğrafların bulunduğu web sitesi, her türlü sosyal medya aracıyla da zenginleştirilmiş.

Yazının devamı British Council Blog'da

Sinemada kraliyet tahtına oturanlar

İngiliz kraliyetiyle ilgili iz bırakan altı film. Listemize ekleyecekleriniz var mı?

Hangi filmleri atladık? Listemize girmeyen, sevdiğiniz filmler var mı? Yorum bölümüne bekliyoruz.

The King’s Speech (Zoraki Kral)

Bu senenin Oscarlarında En İyi Film ve Yönetmen dahil olmak üzere dört ödül kazanan film, Kral VI. George’un kekemeliğinin üstesinden gelmesini anlatıyor. Kardeşinin tahttan çekilmesinden sonra kral olan VI. George, II. Dünya Savaşı’nın başında radyoda yapacağı konuşmaya sıradışı konuşma terapisti Lionel Logue’un yardımıyla hazırlanıyor. Tarihi konuşma Tom Hooper’ın yönettiği filmin belkemiğini oluşturuyor.

Kralı kim canlandırdı? Colin Firth
Bunu biliyor muydunuz? Senarist David Seidler gençliği boyunca kendi kekemeliğinin üstesinden gelmeye çalışmış.

Yazının devamı British Council Blog'da

Kraliyet düğününün eğlenceli popüler kültür yolculuğu

Kağıt bebeklerden çizgi romana, alelacele çekilen bir filmden geline adanmış yeni bir biraya, Prens William ve Kate Middleton’ın yaklaşan düğünleri popüler kültürü zıvanadan çıkarmış gibi.

Prens Charles ve Lady Diana Spencer’ın 1981 yılındaki düğünleri 74 ülkede 750 milyon kişi tarafından izlenerek Guiness Rekorlar Kitabı’na geçmişti. Boynuz kulağı geçecek ve Prens William, anne ve babasının rekorlarını 29 Nisan’da kıracak gibi gözüküyor.

Haber takip etme biçimlerinin inanılmaz bir noktaya geldiği çağımızda, dünya Prens William ve Kate Middleton’ın düğünlerine uzanan süreci dört bir koldan takip ediyor. Popüler kültür ise kucağına düşmüş bu hazinenin nimetlerinden fazlasıyla faydalanıyor. Kraliyet çifti hakkında piyasaya çıkan kitaplar, çizgi romanlar, filmler ve oyuncaklarla herkes bu ikilinin mutluluğundan nemalanmaya çalışıyor. Kraliyet düğününün biraz deli, bolca eğlenceli popüler kültür yolculuğuna bir göz atalım.

Yazının devamı British Council Blog'da

'The Losers' Club' brings shock jocks of 1990s' Istanbul back to life

In his second feature, director and writer Tolga Örnek brings to screen one of the most controversial radio shows of the 1990s and its two bad-boy hosts. ‘Kaybedenler Kulübü’ stars Nejat İşler and Yiğit Özşener as the real-life radio personalities who shot to short-lived fame with their conversations on sex, rock’n’roll, loneliness, and nothing at all

Turkish cinema last month was not much unlike history on parade. The film 72. Koğuş (72nd Cell) took us back to the social dynamics of 1940s Turkey, Gölgeler ve Suretler (Shadows and Faces) provided a heartbreaking look into the origins of the Cyprus conflict in the early 1960s while Press was an impressive debut about the recurring murders of journalists in the 1990s.

The recent Kaybedenler Kulübü (The Losers’ Club) takes us to the same time period as Press, but to a place and to a group of people that stand at the opposite end. Press took place in southeastern Turkey, right at the heart of the conflict between the Turkish military and the outlawed Kurdistan Workers’ Party, or PKK, and followed a group of journalists whose lives were in danger for revealing human rights violations and pursuing the truth.

Click here for full article (Hürriyet Daily News)

Turkish director's magic dust enchanting viewers of all ages

Turkish director Sinem Sakaoğlu is visiting Istanbul to attend the screenings of her debut stop-motion animation, ‘The Sandman and the Lost Sand of Dreams,’ at the Istanbul Film Festival. The Hürriyet Daily News & Economic Review talks to Sakaoğlu about working on stop-motion animation, and the creative process behind creating the magical Dreamland

Sprinkling magical sand over young audiences and the young at heart alike in her animation The Sandman and the Lost Sand of Dreams, director Sinem Sakaoğlu is turning heads at the continuing Istanbul Film Festival.

Screened under the Kids’ Menu section of the festival, the surreal animation reinterprets the much-loved Sandman, a mythical character in Western folklore who brings nice dreams to children by sprinkling some of his magical sand onto their eyes while they go to sleep at night.

Click here for full article (Hürriyet Daily News)

Turkish online 'revolution' demands end to sexist, racist language in media

In the age of social media and cyber-communities, 140-character 'tweets' have kicked off a social movement against sexist, racist or homophobic language in the Turkish media, with thousands signing the Defne Revolution's petition demanding change. Coordinators Binnaz Saktanber and Zeynep Erdim talk to the Daily News about how the 'revolution' began and what they hope it will accomplish

When a columnist known mostly for his arrogance and super-sized ego spat out a disrespectful article on the sad passing of a famous TV personality, he did not encounter the usual nonchalance reserved for his toxic column. “She fell on her sword!” wrote Hıncal Uluç, implying that Defne Joy Foster deserved her untimely death for some assumed flirting or maybe more.

The reaction, almost unanimous, was one of fury. The metaphorical sword turned out to be double-edged when a group of people’s rants against Uluç’s column turned into collective action overnight through the social networking and microblogging website Twitter. A number of users began adding the tag #defnejoy to their Twitter posts; rapidly joined by others, they made her name become a “trending” (popular) topic.

Click here for full article (Hürriyet Daily News)

'Press': When journalists become fallen angels

In his debut feature, director and writer Sedat Yılmaz follows a group of journalists in Diyarbakır during the early 1990s, when Turkey topped the list of countries with the greatest number of journalists killed. ‘Press’ is at once very real and heartbreaking


Hrant Dink, Abdi İpekçi, Ahmet Taner Kışlalı and Uğur Mumcu are a few of the names who have given journalism a whole new meaning in Turkey since the late 1970s. They all were killed pursuing truth, human rights and the right to information. It’s hard to imagine Turkey leading any list when it comes to freedom of speech and freedom of the media. But there is actually one list that Turkey tops: the greatest number of journalists killed in any country in 1992.

In fact, the number of journalists killed between 1992 and 1994 is a staggering 30, while the number becomes even more alarming with 17 distributors and sellers included into the list. Director and writer Sedat Yılmaz’s recent drama Press delves into this disgraceful period when the Turkish press received the most fatal hits in its history.

Click here for full article (Hürriyet Daily News)

Turkish inmates get new faces in '72nd Cell'

Revered writer Orhan Kemal’s 1954 classic play, ‘72. Koğuş’ (The Prisoners), has been adapted to the screen for the first time in over two decades. While the female inmate Fatma gets a bigger role with prolific actress and diva Hülya Avşar, director Murat Saraçoğlu’s film regrettably fails to capture the heart and soul of Kemal’s original work

One of the greatest Turkish writers and a modernist pioneer of the Turkish novel, Orhan Kemal, has always been relevant. Kemal’s realist novels on class differences and the poor side of Turkey have left their mark on a period spanning two decades after the early 1950s, now thought of as the golden period in Turkish literature.

Meeting another great literary name, the “romantic revolutionary” Nazım Hikmet, in prison in the early 1940s had a profound effect on Kemal’s literary foray and social politics. He began writing poetry and stories, eventually trying his craft in novels and plays. Kemal was one of the first authors to write about the working class, the alienation of immigrants in big cities, mass urbanization and the changing social structure of Turkey after World War II. He shed a realist light and took a brutal look at poor people living in dignity. Kemal’s stories, novels and plays also lent a voice to working-class women for perhaps the first time in modern Turkish literature.

Click here for full article (Hürriyet Daily News)
Related Posts with Thumbnails