!f Bağımsız Filmler Festivali ‘Yeni perspektif’ diyor

Yılın ilk büyük sinema olayında, !f Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali ‘Yeni perspektif’ solganıyla sıradışı film seçkisini Istanbul ve Ankara izleyicisiyle buluşturmaya devam ediyor. Başka yerde izleme fırsatı bulamayacağınız filmlerle buluşmaya hazır olun

Yeni yılın ilk büyük sinema olayı !f Bağımsız Filmler Festivali, Yeni perspektif sloganıyla sinemanın dilediği zaman nasıl sağ gösterip sol vurduğunu bir kez daha göstermeye hazırlanıyor. Titanic yerine buzulu kurtarmayı tercih eden kurtarma gemisinin sakince süzüldüğü posteriyle Yeni perspektif diyen !f’in hiç bir zaman alışılagelmiş perspektif dediğini hatırlamıyoruz zaten.

Festival denilen şeyin ağır, oturaklı, dar bir kitleye hitap eden bir etkinlik olmayabileceğini gösteren, film seçiminden kapanış partisine sıradışı ve eğlenceli bir festival sunan !f, 9. senesinde de yeni bir şeyler sunmaya devam ediyor. İçine bir kez girdiğiniz zaman, çıkmakta zorlandığınız, kendi seçkinizi kolayca oluşturduğunuz web sitesi bir kez daha heyecanlı izleyiciyi eski adresinde bekliyor. Mutfakta neler olduğunu samimi bir dille anlatan blog da bir kez daha yerli yerinde.

Bu senenin en ilgi çekici yeniliğinde !f bir kez daha yeni perspektif diyor ve festivali izleyicisine götürüyor. Amerikan web sitesi The Auteurs’le ortaklaşa hayata geçirdiği !f2 Istanbul’dan Canlı bölümünde, 5 film 15 ayrı şehirde aynı anda gösterilecek. Sinema salonu bile bulunmayan yerlerin de aralarında bulunduğu, Batman ve Van’dan Ayvalık’a farklı şehirlerdeki izleyiciler, festivalin son iki gününde Istanbul’la aynı anda festival heyecanını yaşayacaklar.

Kendisine !f Istanbul (iki hafta sonra da !f Ankara) dedirten samimi havasıyla 11 Şubat’ta başlayıp, 21’inde sona erecek festivalin bölümlerine ve dikkat çeken filmlere bakalım.


Keş!f’te bir yolcu, bir dansçı ve Istanbul sokakları

Ödülsüz festival olmaz tabii. Keş!f, üçüncü senesinde dünyanın çeşiti yerlerinden yeni yönetmenlerin ilham vermesine devam ediyor. Bu bölümde yarışan 9 filmden birisi bu senenin İlham Veren Yönetmen’i seçilecek ve de 15 bin dolarlık ödülü kazanacak. Uluslararası jüri, Gael Garcia Bernal, Salma Hayek gibi isimlerle çalışmış yapımcı Daniel Birman Ripstein, Sundance Film Festivali yapımcılarından Caroline Libresco ve özgün sinemasından taviz vermeyen sinemacı Ümit Ünal’ın da aralarında olduğu isimlerden oluşuyor.

İngiliz yönetmen Dominic Murphy, Beyaz Şimşek (White Lightnin’) filminde, ‘dağların dansçısı’ olarak bilinen Amerikalı Jesco White’ın gerçek hikayesini delilik yolunda ilerleyen kurgusal bir rock yıldızının biyografisine dönüştürüyor. Çinli yönetmen Xiaolu Guo’nun O, Bir Çinli filminde ise Mei’nin Çin’den İngiltere’ye uzanan yolculuğunu ve değişen sınırlarla tanımı değişen kimliklerin bu kadın için ne anlama geldiğini görüyoruz. Bu bölümün Türkiye’den gelen tek filmi 40’da ise, yönetmen Emre Şahin kamerasını İstanbul’un karmaşık sokaklarına götürüyor ve üç yabancının bir gecede yaşadıklarını anlatıyor.


Erkeklik Halleri, erkekliğin suyunu çıkarıyor

Bu senenin programında ilk defa gördüğümüz bu bölüm, İsveç’te yapılan şaşırtıcı ve üzücü bir istatistik sonucu ortaya çıkmış. Dünyanın en ilerici ve cinsiyet rollerinin en eşit olduğu ülkelerden İsveç’te kadına karşı şiddet son on yılda yüzde 58 yükselmiş. Erkeklik Halleri, erkek olma durumu, babalık, nedensiz şiddet ve mastürbasyonun anlam ve önemi üzerine bir seçki sunuyor. Danimarkalı yönetmen Nicolas Winding Refn, Bronson’da İngiliz mahkum Michael Peterson’ın gerçek hikayesinden yola çıkarak, Charles Bronson olduğuna inanan sosyopat bir dazlağın hapishanedeki şiddet dolu dışavurumunu anlatıyor.

Moral Bozukluğu ve 31’de üç genç yönetmen mastürbasyonun erkeklerin hayatındaki önemini komik, şaşırtıcı ve de çoğunlukla doğaçlama bir şekilde anlatıyor. Bingöl Elmas, Pippa’ya Mektubum isimli belgeselinde Pippa Bacca’nın içleri parçalayan bir şekilde Türkiye’de sona eren yolculuğuna Bacca’nın bırakmak zorunda olduğu yerden devam ediyor. Beyaz gelinlik, Elmas’ın belgeselinde siyah bir elbiseye dönüşüyor.


‘Açılım’la Kürt sinemasına giriş

!f, devlet politikalarının da yeni bir perspektifle ilerici bir festivalin parçası olabileceğini gösteriyor. Londra ve New York Kürt Film Festivallerinin direktörü olan Mustafa Gündoğdu’nun desteğiyle oluşturulan bu bölümde, özgün kimliğini bulmaya çalışan Kürt sinemasından üç film izleyiciyle buluşuyor. Kürt asıllı Norveçli sinemacı Hisham Zaman, 2005 yapımı kısa filmi Bawke ve uzun metrajlı filmi Kış Ülkesi’nde (Vinterland), sınırlar ve kültürler arasına sıkışmış insanları anlatıyor. İskoç yönetmen Doug Aubrey ise, Kürdî’de silah bırakarak 20 yıl önce Glasgow’a yerleşen Kürt Perî’nin topraklarına geri dönüş hikayesini anlatıyor.


Fantastik Filmler demek garip filmler demek

Bu bölüm, Japon sinemasından sıradışı örnekler ve klasik asnimasyonlarla bir kez daha hayal gücünün sınır tanımadığını gösteriyor. Japon yönetmen Sion Sono’nun 4 ssatlik sinema kokteyli Aşka Maruz (Ai No Mukidashi) romantik komedi, çizgi roman estetiği, aksiyon ve erotizmi eğlenceli bir şekilde karıştırıyor. Film, bacak arası fotoğrafçısı Yu’nun yolculuğunu ve sapkınlığın da onurlu olabileceğini yalnızca Japon sinemasında görebileceğiniz bir şekilde anlatıyor.

Yönetmenler Paul ve Sandra Fierlinger, el çizimi dijital animasyonları Köpeğim Tulip’te (My Dog Tulip), “sevginin bazen gerçekten de köpek gibi süründürdüğünü” gösteriyorlar. İngiliz yazar J. R. Ackerley’nin çoban köpeğiyle 14 yıllık ilişkisini anlattığı, 1956 yılında yayımlanan anılarından uyarlanan animason, insan-köpek ilişkisini salya sıvı demeden tüm gerçekliğiyle anlatıyor.


Sessiz ve İsyankar

“Her insana cennetin anahtarı verilir. Aynı anahtar cehennemin de kapılarını açar.” Bir Budist sözüyle tanıtılan bu bölüm, beş sıradışı insanın kimi zaman insanın için burkan, kimi zaman güldüren öykülerini toparlıyor. Arjantinli yönetmen Laura Bari, kamerasını bir çocuğun boyutlarına indirerek, filmine ismini veren altı yaşında, gözleri görmeyen Antoine’ın zengin hayal gücüyle renklenen hayatını takip ediyor. Bari, Antoine’da yetişkinlerin bakış açısından bir belgesel çekmek yerine, bu ufak çocuğun uçsuz bucaksız dünyasına giriyor.

Yeni Muslim – Cool (New Muslim Cool) ise, Porto Riko asıllı Amerikalı Hamza Perez’in uyuşturucu satan bir çete üyesinden sıkı bir Müslüman’a dönüşümünü anlatıyor. Büyüleyici gerçeküstü filmleriyle zamanında kalbimizi vuran Fransız yönetmen Michel Gondry ise, Yüreğimdeki Diken'de (L'epine dans le coeur) bu sefer kamerasını gerçek bir dünyaya, Suzette halasına yönlendiriyor.

7 Şubat 2010'da Akşam Pazar'da yayımlandı.

0 yorum:

Related Posts with Thumbnails