Touch: Bir dokun, bin ah işit
Ajan Jack Bauer’i televizyon tarihine göndermemizden iki yıl sonra, Kiefer Sutherland bir başka iddialı diziyle geri dönüyor. Bir kez daha çocuğuyla kırılgan bir ilişki yaşayan bir babayı oynuyor, bir kez daha birilerini kurtarmaya çalışıyor, bir kez daha kararlı bakışlarıyla ekranı ısıtıyor.
Amerika’daki gösteriminden bir gece sonra Salı akşamı FOXlife’da ilk bölümü gösterilecek Touch, bir yandan da sekiz yıl (ya da sekiz gün) 24 ile peşinden koştuğumuz Kiefer Sutherland’ı Ajan Bauer’dan çok daha farklı hassasiyetleri olan bir karakter olarak karşımıza çıkarıyor.
Karısını 11 Eylül’de kaybeden, sonrasında da maddi-manevi bir düşüşe geçen Martin’in en büyük derdinin 11 yaşındaki oğluyla iletişim kurabilmek olduğunu görüyoruz. İletişim derken, gerçek iletişimden, dokunmaktan söz ediyoruz. Dizi, her ne kadar, küçük Jake’in yaşayan her şeyin birbirine bağlı olduğunu anlatan felsefi bir konuşmasıyla başlıyor olsa da, bir süre sonra Jake’in hayatı boyunca ağzından tek bir sözcük çıkmadığını ve kimseye dokunamadığını öğreniyoruz.
Heroes ile akraba dizi
Martin otistik oğluyla bağ kurmaya çabalarken, Jake’in kendi içindeki gizemli dünyasında dış dünyayı etkileyen garip bir şeyler döndüğünü anlamaya başlıyoruz. Çocuğun oraya buraya yazdığı numaraların telefon numaraları, tarihler olduğu ve Irak’tan Japonya’ya ve İrlanda’ya, dünyanın dört bir yanına dağılmış insanları ilahi tesadüflerle birbirlerine bağladığı ortaya çıkıyor.
Meksikalı yönetmen Iñárritu’nun Babil filmini ve de düşüşünü hüzünle izlediğimiz Heroes dizisini hatırlatan bu küresel kelebek etkileri, acılı baba-oğul ilişkisiyle iç içe ilerliyor. Ara ara gelen Heroes çağrışımları ise tesadüf değil. Touch’ın yaratıcısı Tim Kring, Heroes’un da arkasındaki isim.
İlk bölümüyle iyi bir dizi olarak sıkı bir zemin hazırlayan Touch’ın nasıl bir şeye dönüşeceğini görmek için haftanın macerası formatını mı seçeceğini, yoksa daha büyük bir mitolojiye yelken açmayı mı tercih edeceğini görmek gerekiyor. Bir de, Martin ve Jake arasındaki ince ilişkiyi ilk bölümdeki hassas anlatımıyla devam ettirip ettiremeyeceğini.
17 Mart 2012 tarihinde Akşam Cumartesi'de yayımlandı
Amerikan dizilerinde namaza doğru

Uykusuz gecelerin ajanı Jack Bauer’ın hücre evlerinde avlamaya çalıştığı Müslüman teröristler artık kötü bir anıya dönüşmüş durumda. 24 dizisinin son sezonlarında, Ajan Bauer’ın kankalarının arasında bir imam eklenmiş olduğu gibi, Amerika’yı her sene büyük bir faciadan kurtarmayı başaran CTU’nun başında da Arap bir kadını görmüş bulunuyoruz.
Özellikle 11 Eylül’den sonra adını bolca duyduğumuz Medeniyetler Çatışması, popüler kültüre de sızmış durumda. Kültürel çeşitlilik konusunda büyük yol kat etmiş olan Amerikan televizyonu ve sineması ise Müslüman karakterlerle neler yapıp, neler yapamayacağını henüz tam bilememenin şaşkınlığını yaşıyor. Bunun en son örneğini hiç beklemediğimiz bir yerde, yeni Sex and the City filminde gördük.
Bir zamanların en cesur dizilerinden Sex and the City’nin yaratıcısı ve ilk iki uyarlamanın da yönetmeni ve yazarı olan Michael Patrick King’in Carrie ve arkadaşlarını tatile Abu Dabi’ye göndermesi herhalde verilebilecek en kötü kararlardan biriydi. Büyük bir olasılıkla, giderek popülerleşen çeşitlilik çorbasında benim de tuzum olsun diyen King, filmin gösterime girmesiyle hem eleştirmenlerin hem de izleyicilerin gazabının hedefi oldu. Peçeli kadınlarla tasarım dekoltelerin bir araya gelmesinin iyi bir film konusu olamayacağını birisinin kendisine hatırlatmış olması gerekiyordu.
Amerikan dizilerinde Türkiye skandalları
The Pacific
Dizinin 3. bölümünde bir kadın ailesinin nasıl İzmir’den Avustralya’ya göç ettiğini anlatır. Hikayeye göre Türkler, 1922’de İzmir’i işgal edip, yağmalarlar. Bu kadının ailesi de zar zor Pire’ye kaçmayı başarır. Bu sahne, tahmin edersiniz, Türkiye’de pek hoş karşılanmadı. Yazarlardan birinin Yunan olmasından, Steven Spielberg’in tüm yapımlarını protesto etmeye kadar giden heyecan dalgasına karşı cnbc-e o sahnenin gösteriminde ne yapacak acaba?
The West Wing
Türkiye kanallarında bir başlayıp, bir sona eren, sonra yeniden başlayan The West Wing, Amerika Başkanı ve ekibinin ülkeyi nasıl yönettiklerini idealize edilmiş bir biçimde anlatmıştı. Bölümlerden birinde Türkiye’de bir kadının iş arkadaşıyla yattığı için Şeriat kararıyla kafasının kesilmesine karar verilir. Amerikan yönetimi de bunun üzerine Türkiye’yi kınayacağını söyler.