Madonna konserine gidince

Yapışkan, tatlı ve eğlenmeyi hatırlayan Madonna

Madonna’nın hiç yorulmayan ayaklarının tozu henüz sahnede, stadyuma uzaktan vicdan gibi bakan dev Game Over yazısı oyunun sona erdiğini haber veriyor. Konserin şokunu henüz atamamış biz izleyicilere de ‘ölmeden yapılması gereken şeyler’den birini listemizden silmiş olduğumuzu hatırlatıyor. Popüler kültürün dinin görevlerini üstlendiği, Olimpos tanrılarının yeni vücutlarıyla beyazperdeden ve MTV’den biz ölümlülüleri büyülediği bir çağda, Tanrıça’ya yakınlaşabileceğimiz kadar yakınlaşıyoruz.

Düzenli olarak kendi rekorlarını kıran Madonna’nın, tarihin en çok hasılat yapan konseri Sticky & Sweet’in bitişe yakın ayağı Sofya’da Türkiye’den bir grup hayranını Bulgarlar’la bir araya getiren konseri, büyük bir olasılıkla 1980’lerdeki Virgin Tour konserlerinden beri kendisinin de en çok eğlendiği turne olarak biz Madonna hayranları için ayrı bir anlam taşıyor. Zamanında, ‘Tanrı kadar ünlü olana kadar mutlu’ olmayacağını beyan eden Madonna, hedefine çoktan yaklaşmış olmanın, çoluk çocukla ayrı bir ruh halini yaşamanın ya da bir süredir Amerika’ya kıyasla Avrupa’nın daha az rekabetçi şöhret ortamında temizlenmesinin etkisiyle, çıkış yaptığı dönemlerini hatırlatan bir gençlik enerjisiyle yeniden doğuyor.

Gerçi Madonna için ‘yeniden doğuyor’ demek, dünya kendi etrafında dönüyor demek gibi bir şey oluyor ama, iki saatlik Sticky & Sweet konseri Madonna’nın geldiği nokta hakkında çok şey söylüyor. Saatlere yayılan geleneksel konser bekleyişi sırasında, bir podyumla tamamlanan sahnenin ince bir şekilde temizlenmesi, her köşenin ses ayarının özenle yapılması ve içi içe geçen dijital silindirlerle sahnenin ortasındaki dev küre, Madonna konserlerinin mükemmeliyetçilikte son noktada olduğunu hatırlatıyor. Konser öncesi stadyumu gaza getiren, Madonna’nın şarkılarıyla da defalarca oynamış olan DJ Paul Oakenfold’un sahnesi sırasında Madonna’nın dansçılarının gelişigüzel sahnede koşturmaları ise, konserin kimi önceki Madonna konserleri gibi aşırı planlı, keskin yapısıyla esneklikten uzak ve de mesafeli bir gösteri izlemeyeceğimiz hissini veriyor.


Madonna’nın çocuk bahçesi


Gerçekten de, umut ettiğimiz mükemmeliyetçi Madonna ve eğlenen Madonna’nın muhteşem karışımıyla karşılaşıyoruz. Pembe şekerlerin fabrikadan çıkıp, tilt makinalarıyla fırlatıldığı hipnotize edici animasyonları dev ekranlarda izledikten hemen sonra Kraliçe M hak ettiği yerde, tahtında izleyiciye merhaba diyor. Bir ayağı rahatça kenardan sarkan Madonna ayağa kalkıyor ve yaklaşık iki saatlik gerçeküstü şölen başlıyor. Son albümü Hard Candy’den bildiğimiz şarkıları, eski şarkılarının yenileriyle üst üste geçmiş yorumları, popüler disko şarkılarının melodileriyle süslenen klasikleriyle Madonna insanüstü dansçılarıyla beraber, şarkı söylüyor, dans ediyor, gitar çalıyor, ip atlıyor, yerlerde sürünüyor, bir metal çubuğa sarılarak striptizcilere taş çıkartıyor, bir Rolls Royce’u itiyor ve de canı istediğinde trans halindeki izleyicilerine göz kırpıyor.

Madonna, konser boyunca kendi tarihini bir yandan hatırlatırken, bir yandan da bu tarihi yeniden yazıyor. Kadınların popolarına şaplak atan, sonradan kazanılan parayla sokak yaşamını havuz partilerine ve havalı arabalara taşıyan, varoş mafyası gangsta zenci müziğiyle flört ettiği 2000’lerin Madonna’sıyla başlayan konser, bir süre sonra Madonna’nın kariyerini başlatan 1980’ler New York sokak kültürünü yeniden yaratıyor. 1980’lerde ölen yakın arkadaşı Keith Haring’in dans eden pop art figürlerinin görüntüleriyle bir örnek dans eden, gökkuşağının her rengine bürünmüş dansçılarıyla Madonna, bir kez daha çok cinsiyetli, vurdumduymaz, gençlere özgü naiflikle dünyaya meydan okuyan kendine özgü alternatif çocuk bahçesini yaratıyor. Onlarca kimlikten oluşan potburisine bu sefer de kız çocuğu ve erkek çocuğunu ekliyor.

New York metrosundan sokağa fırlayan Madonna ve dansçıları müzikten, eğlenmenin gücünden besleniyor ve toplumun dayattığı her role bitmeyen bir heyecanla orta parmaklarını uzatıyorlar. Madonna bir kez daha hem Marilyn, hem Marlon; hem bakire, hem sürtük; hem kadın, hem erkeğe dönüşerek, özünden bir şey kaybetmediğini hatırlatıyor. Music şarkısının ortasında duruyor, bir kız çocuğunua dönüşerek, incelttiği sesiyle çevresindekilerden yardım istiyor. Birkaç saniye sonrasında da, yükselttiği sesiyle yardımına gene kendisi koşuyor ve küçük kızın yerini kasıklarını ileri geri sallayan maço bir adam alıyor.


Yeni Madonna, eski Madonnalar’ı döver


İki dansçısının Die Another Day şarkısı sırasındaki homoerotik boks maçı ve parlak taşlarla kadınsılaştırılmış Amerikan futbolu formalarıyla Madonna, kadın-erkek rollerinin ne kadar akışkan olduğunu bir kez daha gösterirken, kendi geçmişindeki kadın tiplerini de yerle bir ediyor. She’s Not Me şarkısını söylerken, sahneye son 25 yılda yakından tanıdığımız dört Madonna çıkıyor, Like A Virgin’in bakire Madonna’sı, Material Girl’ün paragöz Reagan kadını, Who’s That Girl’ün eğlence ve seksle beslenen hedonist Madonna’sı ve Blond Ambition döneminin toplumsal cinsiyet tanımlarını tersyüz ettiği koni sütyenli Madonna’sı birer heykel gibi sahnede yerlerini alıyorlar. Şu anki Madonna, eski Madonna’ların duvağını çalıyor, peruğunu çıkarıyor, koni sütyenlerden kurtarıyor ve narsisizme yeni bir anlam getiren son bir harekette de, gelinlikli Madonna’nın dudağına ateşli bir öpücük konduruyor.

Konser boyunca Usher, Justin Timberlake, Britney ve Michael Jackson’la şarkı söyleyip, dans eden Madonna New York metrosu, zenci mahallesi ve bir boks ringiyle beraber, İspanyol ve çingene mahalleleri yaratarak, müziğinde sürekli göz kırptığı Akdeniz/Latin/Afrika melodi ve ritmleriyle, La Isla Bonita’ya yepyeni bir dünyanın kapılarını açıyor. Madonna gezgin ruhunu çingenelerin oynak ritmlerinde yeniden yaratıyor.

Get Stupid şarkısının yeniden düzenlemesinde Madonna dünya meselelerine duyarlı olduğunu, ekranlardan geçen savaş ve iklim değişikliği görüntüleriyle gözümüze sokuyor. Mandela, Bono, Oprah, Michael Moore, Al Gore ve Obama görüntülerinden sonra, tartışma yaratma potansiyeli hiç bitmeyen Like A Prayer, farklı dinlerin barış mesajlarını gönderirken, Madonna İsa’nın ağzından biz ölümlülere “yeniden döneceğini” hatırlatıyor. Yeniden yaşadığı ergenlikle, çoğu sporcunun rüyasında göremeyeceği vücuduyla, koerografi sözcüğünü yeniden tanımlayacak gösterisiyle Madonna, her şeyden önce en rahat hissettiği yerin sahne olduğunu bir kez daha gösteriyor. Trend belirleyci, kışkırtıcı, çağın nabzını tanımlayıcı bilumum Madonna kimliğinin tepesinde yer alan en güçlü Madonna kimliği, sahne kadını diğerlerini gölgede bırakıyor. Madonna, sahne benim oyun alanım diyor, bizler de ağzımız açık onu izliyoruz.

7 yorum:

Brajeshwari said...

çok begendiğim bir yazı oldu bu.. Gerçekten Madonna'yı bu kadar iyi yazabilecek tek adam sensin..

Eliza Doolittle said...

Senden okumak ayri keyif...
Sanirim imrenmekten olecegim! Sticky&Sweet dahilinde dunyayi gezdi, son 8 aydir yasadigim Amsterdam'a ugramadi kralice!!!

fatih said...

bu da benim aynı konudaki 1 senelik yazım :) yazını okuyunca aynı heyecanlar geldi aklıma, gerçekten çok mutlu hatırlıyorum o günleri.

http://www.fatihmelek.net/2008/09/benzemez-kimse-sana-madonna-live-in.html

fatih said...
This comment has been removed by a blog administrator.
Basak said...

Deriiiin bir iç geçirdim şu an... :)

Popdater said...

Heyecanim yeni geçiyor, sagolun arkadaslar..

bin said...

ingilizcesi de bu da 2 ayri harika yazi olmus. benim merak ettigim senin su madge'in lourdes'i son klibine cikarma hadisesine ne dedigin. detayli bir analiz lutfen mr prof:)

Related Posts with Thumbnails