Ailenin ne olduğu, nasıl işlediği, neye dönüştüğü üzerine yetişkin bir film bulmak gerçekten zor. O kadar hassas bir ayar üzerinde var olan bir sistem ki aile; yazanın da, yönetenin de, izleyenin de kendi takıntılarından uzaklaşıp zaaflarını filme yüklememesi kolay iş değil.
Ya Ordinary People, The Ice Storm ve Revolutionary Road’da izlediğimiz gibi aile sallana sallana, feci bir şekilde çöküyor. Ya da Amerikan dizilerinde, Focker ailesinde gördüğümüz gibi örgütlü bir yanılsamalar sistemi içinde kendi yağında kavrulup, kanser olmak yerine yaşam boyu tansiyon hastası olmayı tercih ediyor.
Artık başlı başına bir türe dönüşen bağımsız sinema ise aile konusunda taşı gediğine oturtuyor, umudunu kaybetmeden ailenin çekirdeğine iniyor ve işleyen/işlemeyen ne varsa gözümüzün önüne koyuyor.
‘Mainstream’ sinemayla başarılı evlilikler yapan bağımsız filmler ise bir adım ileri gidip, yeni yüzyılın işlevsel ailesini tanımlıyorlar. Her sene bir tane çıkıyor, bir Little Miss Sunshine, bir Juno geliyor sinemalara. Bu sene de kısmet Lisa Cholodenko’nun filmi The Kids are All Right’a düşüyor.
Yazının devamı !f Blog'da
0 yorum:
Post a Comment