Televizyonun bekar babaları

Kimi çocuğuna dokunmaya korkuyor, kimi oğluyla evcilik oynuyor, kimi yeni doğmuş kızını acımasız bir iş kadınına dönüştürmye çalışıyor. Bir de, paralel evrenlerde, farklı zaman dilimlerinde oğluyla yeniden tanışan babalar var. Televizyonun bekar babalarına bakalım.

Touch

Babayı tanıyalım: Martin Bohm
Karısının ölümü sonrası hayatı çöküşe geçen, kariyerini kaybeden, oğlunun elinden alınması korkusuyla yaşayan Martin, hayattaki en büyük görevinin oğluyla sıkı bir bağ kurabilmek olduğunu biliyor.

Evladı tanıyalım: Jake Bohm
Doğduğundan beri hiç konuşmayan, kimseye dokunamayan, otistik Jake; çevresinde olup bitene tepki vermese de, babasının yanında olduğunun ve her koşulda kendisini koruduğunun farkında.

Nasıl bir ilişkileri var? Oğlunun özel gereksinimleri, özel alanları olduğunun bilinciyle hassasiyetini her zaman Jake’in huzurlu olmasına yoğunlaştıran Martin, olabilecek en zor baba-oğul ilişkisinin sürekli testinden geçiyor. Daha başlarda olsa da, şimdilik testten başarıyla çıkıyor.

Unutamadığımız sahne: İlk bölümün sonlarına doğru, elektrik kulesinin tepesinde Martin’in oğluna, “Beni duyabiliyor musun, bilmiyorum. Ama ben seni duyuyorum,” konuşmasından sonra, Jake’in babasına sarıldığı sahne.

Glee

Babayı tanıyalım: Burt Hummel
İlk başta, oğlunun eşcinselliğiyle başa çıkamayacak kadar kaba saba gözüken Burt, dizi ilerledikçe yalnızca oğlunun değil, Glee’yi izleyen her evladın hayalindeki babaya dönüşür.

Evladı tanıyalım: Kurt Hummel
Cilt bakımı, fular seçimi, müzikal provaları gibi önemli işlerinin yanında babasını hiçbir zaman yalnız bırakmayan Kurt, özellikle Burt’ün kalp krizi ve sonrasında ‘Hakiki evlat nasıl olunur?’ kitabına adını yazdırmayı başarır.

Nasıl bir ilişkileri var? Birbirleriyle hiçbir şekilde kesişmeyen iki ayrı dünyanın insanları olan bu baba-oğul, sevginin temelinde sonsuz anlayış ve kabullenme olduğunu gösteren televizyonun ender örneklerinden.

Unutamadığımız sahne: Babası hastanede ölüm kalım savaşı verirken, Kurt’ün umudunu canlı tutmak için I Want to Hold Your Hand’i söylediği, tüm arkadaşlarıyla beraber seyirciyi de ağlattığı sahne.

Fringe

Babayı tanıyalım: Walter Bishop
Ölümcül hastalığı olan yedi yaşındaki oğlunu kurtarmak için zaman yolculuğundan paralel evrende olan biteni izlemeye ve hatta o evreni ziyaret etmeye kadar ileri gider.

Evladı tanıyalım: Peter Bishop
Her şeyden, tanıdığı herkesten uzakta, kendi başına bir hayat yaşamak isterken akıl hastanesinden çıkmış babası, paralel evrendeki babası, kendini tanımayan babası gibi bilumum babayla başa çıkmaya çalışır.

Nasıl bir ilişkileri var? Her evrende, her gerçeklikte, her zaman diliminde ayrı karmaşıklıkta bir baba-oğul ikilisi yaşayan ikili, bir şekilde tüm sorunların üstesinden gelmeyi başarırlar. Bize de dört sezonluk malzeme çıkar.

Unutamadığımız sahne: Ayrı evrenlerden gelen babayla oğulun bir araya geldiği birçok duygusal sahne olsa da, yakın zamanda izlediğimiz, Walter’ın oğluna yardım edeceğini söylediği ve Peter’in da babasından beklediği cevabın bu olduğunu söylediği sahne.

30 Rock

Babayı tanıyalım: Jack Donaghy
Occupy Wall Street hareketinin varoluş nedeni olan, yüzde biri temsil eden, acımasız kapitalizmin sembolü Jack, kızını kendi ideolojilerine paralel yetiştirmek için elinden geleni yapıyor.

Evladı tanıyalım: Liddy Donaghy
Kuzey Kore’de rehin tutulan annesinden ayrı düşen bebek Liddy, şimdilik babasını küçük parmaklarında oynatmayı başarıyor. Kim bilir, Jack’in kabusu gerçek olup, Liddy bir liberale bile dönüşebilir.

Nasıl bir ilişkileri var? Gününün 20 saatini işinde geçiren, karısından uzak düşmüş Jack’in kızına vakit ayırmayacağını, Liddy’yi İsviçre’de bir sosyete kreşine göndereceğini düşünürken, tahmin ettiğimizden daha sıcak, sevgi dolu bir baba-kız ilişkisi görürüz.

Unutamadığımız sahne: Jack’in Libby’le iş toplantısı yaptığı ve Libby’nin ilk söylediği sözcük “anne”yi (mommy) “para” (money) olarak algıladığı ve mutluluktan havalara uçtuğu sahne.

17 Mart 2012 tarihinde Akşam Cumartesi'de yayımlandı.

0 yorum:

Related Posts with Thumbnails